Trt nin yeni dizisi Diriliş Ertuğrul dizisi ile birlikte Ertuğrul Gazi Kimdir? araştırılmaya başlandı. Bu yazımızda sizlere Ertuğrul Gazi'yi tanıtacağız. Peki Ertuğrul Gazi kimdir? Ne zaman doğdu?
Kaç yılında öldü? Kaç çocuğu vardı? Annesinin ve Babsının adı nedir?
Onun zamanında nereler fethedildi? İşte merak ettiğiniz tüm soruların
cevabı yazımızın devamında.
Ertuğrul Gazi Kimdir?
Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensuptur. Babası Gündüzalp, annesi Hayme Ana’dır. Eşi Halime Hatun’dur. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in babasıdır. Ertuğrul Gazi’nin diğer oğulları Saru Batu Savcı Bey ve Gündüz Bey’dir. Kardeşleri ise Sungur Tekin, Gündoğdu ve Dündar’dır.
IX.asırda Ertuğrul Gazi’nin ataları, yaklaşık 50 bin veya 70 bin hane olmak üzere diğer Oğuz boyları ile beraber Moğol istilasının da etkisiyle Buhara ve Semerkant (Özbekistan) üzerinden Ceyhun nehrini (Amuderya’yı) geçerek Horasan (Türkmenistan) bölgesinin Merv /Mohan şehrine yerleştiler.
XI.asrın 2.yarısında Selçuklular’la beraber Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu’ya Van Gölü’nün batısında yer alan Ahlat’a ulaştılar. Burada Selçuklu Beyleri ile beraber Gürcüler’e ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na karşı gaza ve fütuhata katıldılar. Bir süre bu bölgede kaldıktan sonra Erzurum ve Erzincan’a, oradan da güneye inerek Halep
taraflarına göç ettiler. Bir rivayete göre; Kayıhanlıların reisi
Gündüzalp (Süleymanşah), Halep’te Caber Kalesi’nin kuzey batısında Fırat
nehrini geçerken boğularak vefat etmiştir. Şimdi Türk Mezarı olarak
bilinen Suriye’deki bu mezar Gündüzalp’e atfedilmektedir.
Gündüzalp’in vefatı üzerine, Kayıhanlılar’ın bir kısmı Halep’te kaldı,
bir kısmı ise Çukurova’ya göç etti. Çukurova’da da Kayıhanlılar ikiye
bölündü. Aşiretin bir kısmı Gündüzalp’in dört oğluyla birlikte
kuzeydoğuya doğru hareket ederek Erzurum-Pasin ovasına, Sürmeliçukur’a
göç etti. Burada aralarında anlaşmazlık çıktı. Gündüzalp’in büyük
oğulları Sungur Tekin ve Gündoğdu’nun da içinde bulunduğu aşiretin bir
kısmı asıl yurtlarına, Horasan’a döndüler. Ertuğrul Gazi, annesi Hayme
Ana ve küçük kardeşi Dündar’ın bulunduğu aşiret ise bir müddet
Sürmeliçukur’da kaldıktan sonra batıya doğru hareket etti. Bir rivayete
göre; bu yolculuk sırasında Erzurum-Sivas arasında yer alan Yassı
Çimen’de Selçuklular ve Harezmşahlar arasındaki savaşta idaresindeki
Kayıhanlılar Selçuklu safında yer almışlar ve Harezmşahlar’ın
yenilmesini sağlamışlardır. Bir başka rivayete göre ise; Kayıhanlılar Sivas-Hafik’te
gerçekleşen Selçuklu-Moğol savaşında yenilmek üzere olan Selçuklu
ordusuna yardım ederek Selçukluların safında yer almış ve Moğolların
yenilmelerini sağlamışlardır.
Selçuklu Sultanı I.Alâeddin Keykubat, Ertuğrul Gazi idaresindeki
Kayıhanlıları bu savaşlardaki hizmetlerinin karşılığında ödüllendirdi ve
Ankara’nın batısındaki Karacadağ’ı kışlak-yaylak olarak verdi. Bu müjdeli haber Kayıhanlılar Kayseri’de bulunurken, Selçuklu başkenti Konya’ya
gönderilen Ertuğrul'un oğlu Saru Batu Savcı Bey tarafından getirildi.
Anadolu’daki ilk konak yeri Karacadağ’dır. Böylece ilk olarak tarih
sahnesinde görünmüştür.
Ertuğrul Gazi Karacadağ’a yerleşince, Ankara ve Eskişehir
arasındaki bölgede gaza ve fütuhat faaliyetlerine başladı. Anadolu’nun
batı kısmı o devirde Türkler için bir gaza diyarı idi. Kendilerine
“uçbey” adı verilen ve sınırlarda gaza ve fütuhatta bulunan diğer Türk
beyleri gibi Ertuğrul'a de uç beyliği verildi. Uçbeyi olarak Bizans
şehir ve kasabalarına karşı akın ve gazalarda bulunan Ertuğrul Gazi’ye,
Selçuklu Sultanları I.Alaeddin Keykubat ve II.Gıyaseddin Keyhüsrev
tarafından kumandanlık/devlet adamlığı payesi verildi.
I.Alaeddin Keykubat, Selçuklu arazisine saldıran Rumlara hem ders
vermek hem de batı (Bizans) sınırlarını itaat altına almak amacıyla
İnegöl ve Yenişehir’e
akın düzenledi. Bu akında öncü kuvvetlerin komutanı olarak Selçuklu
hizmetindeydi. Ermeniderbendi’nde Bizans ordusu ağır bir yenilgiye
uğratıldı. Bu zafer sonrası Sultan, Ertuğrul Gazi’yi taltif ederek
Eskişehir (Sultanönü) ve çevresini ikta/dirlik olarak verdi.
Kayıhanlıların şanını yüceltmek ve İslam’ın
cihad emrini, cihan mefkûresini yerine getirmek isteyen Ertuğrul
Gazi’nin batı uc bölgesinde gaza hareketlerinde bulunmaya başlaması;
ileride kurulacak olan devletin siyasi hayatında uc geleneğinin
yerleşmesine ve Bizans üzerine daimi gaza hareketlerinin yapılmasına
vesile oldu.
Selçuklu Devleti’nin Moğolların idaresi altına girdiği bir zamanda
(yıkılma sürecinde) Anadolu’daki Türk Beylikleri Selçuklu’dan
ayrılırken, Ertuğrul Gazi vefakarlık göstermiş ve Selçuklular’a bağlı
bir uç beyi olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu vefakârlığının yanı
sıra gaza-cihad gibi manevi bir yükümlülüğü kendine şiar edinmesi hem
halk, hem de devlet erkânı arasında gayet güzel bir muhabbet hissi
uyandırmış ve Anadolu’nun dört bir tarafından gelen gazilerin,
dervişlerin, âlimlerin, diğer yörelerdeki Türkmenlerin onun sancağı
altında toplanmasına sebep olmuştur.
Ertuğrul Gazi’nin siyasi ve askeri dehası, cesareti, yiğitliği, zekâsı
ve aksiyonunun bir sonucu olarak, XIII.asrın ortalarında Karacahisar ve
Söğüt fethedildi. Selçuklu Sultanı I.Alâeddin Keykubat, bu fetihlerin
sonucunda mükâfat olarak Domaniç, Söğüt ve çevresini kendisine yurt/mülk
olarak verdi. Yazları Domaniç yaylalarında, kışları Söğüt’te geçiren
Gazi, Selçuklu Devleti’nin kuzey-batı uç sınırlarını en iyi şekilde
koruyup, asayişi temin etti. Domaniç-Söğüt ve çevresine hâkim olduktan
sonra, Bizans sınır boylarında bulunan diğer uç beyleriyle birlikte
cihad ve gaza ile meşgul olmaya devam etti. Komşu Bizans tekfurlarına
(valilerine) karşı kazandığı parlak başarılarından dolayı “gazi” unvanı
aldı.
Yöneticiliği döneminde aşiretinin nüfusunun az olmasından dolayı barış merkezli, tedbirli ve ihtiyatlı bir siyaset
izledi. Çevresinde bulunan Türkmen beylikleri ve Bizans
(İnegöl-Karacahisar-Bilecik) tekfurlarıyla daima iyi geçinip onların
durumlarını ve siyasi şartları gayet iyi değerlendirerek başında
bulunduğu aşiretini ve idaresi altında yaşayanları sulh ve sükûn içinde
yaşattı. Emri altındaki topraklarda yaşayan halk tarafından çok sevilen
ve sayılan bir kişiydi. Söğüt’teki Hıristiyan tebaası da Ertuğrul
Gazi’yi yürekten seviyor ve sayıyordu. Yurt tuttuğu bölgede huzur ve
güveni sağladı.
Ertuğrul Gazi, 1281 senesinde 93 yaşlarında iken Söğüt’te vefat etti.
Türbesi Söğüt’tedir. Her yıl eylül ayının 2.haftası pazar günü anma
törenleri yapılmaktadır. Oğlu Osman Gazi’ye küçük bir beylik, tecrübeli
kumandanlar, iyi bir nam ve fethe müsait bir zemin bırakmıştır.
Hakiki bir Türkmen asilzadesi olup hayatını milletine adamış büyük bir
inanç adamıydı. Aşiretin idaresini eline aldığı günden beri daima göç ve
mücadele içinde geçti. Cömert, şefkatli, dirayetli, sebatkâr, fedakâr,
adil, merhametli, açık yürekli, samimi, sabırlı ve faziletli bir
insandı. Hayırseverliği yanında güzel ahlak timsaliydi. Vakarlı, ilkeli
ve dürüst idare anlayışı, ileri görüşlülüğü ve etkin devlet adamlığı
gibi meziyetleriyle kendinden sonraki liderlere örnek olmuştur. Oğlu
Osman Gazi´ye yaptığı vasiyeti ile altı asır boyunca ayakta kalacak olan
bir devletin idarecilik ruhunun temellerini atmıştır.